Denizcilik gücünü ilgilendiren tüm alanlarda
yaratılan katma değerler, istihdam ve ulusal geliri etkiler, refah ve mutluluğu
arttırır. Ancak bu değerler, geçmişten gelen tarihi miras ve birikimin
ışığında, kendine has bir kültür ve kitleler üzerinde psikolojik etki alanı da
yaratır. Bu, elle tutulamayan, somut bir şekilde listelenemeyen, denize ve
denizciliğe yönelik psikososyal güç alanıdır. Mavi uygarlığın olmazsa olmazıdır.
Bu alan, halkın ve devletin deniz ve denizciliğe yatkınlığı ve yakınlığı ile
hayat bulur. Psikososyal güç alanı, Mahancı deniz gücü teorisinde halkın ve
hükümetin karakteri olarak nitelendirilen faktörlerin bir sentezidir. Sonuçta
deniz kültürünü oluşturur.
Amatör Denizcilik
Amiral Gemisidir. Denizcileşmenin psikosoyal güç alanında Amiral Gemisi
amatör denizciliktir. Deniz kültürünün en üstteki basamağıdır. Zira denizle
halkın tekne üzerinden etkileşim sağladığı bir alandır. Denizi seven, onu seyretmekten,
yüzerek onunla bütünleşmekten hoşlanan bir kişiyi bir basamak yukarı taşıyarak
tekne üzerinden denizle karşılıklı etkileşim içine sokar. Osmanlı ve Cumhuriyet
miraslarımız, yarımada coğrafyasındaki evimizde bu kültürün geçmişte ne denli
gelişmiş olduğunu örnekliyor.
1895
yılında İstanbul’da 35 bin sandal vardı. O yıllarda nüfusun 900 bin
civarında olduğunu düşünürsek 25 kişiye bir sandal düşüyordu. Bugün ülkemizde 7
kişiye bir otomobil düşerken 2218 kişiye bir tekne düşüyor.
Amatör
Denizciliğin Dört temel Sorunu: Günümüzde amatör denizciliğin en ciddi
sorunları 4B ile özetleniyor. Bunlar Bayrak, Bağlama, Belgelendirme ve Bağlama
Kütüğü olarak karşımıza çıkıyor. Evet deniz kültürünün temelini oluşturan
denizle etkileşişimin en önemli aracı basit bir tekne sahibi olmak yüksek
vergilerle caydırılıyor. Marinacılığımız dünya gezgini yelkencimiz Özkan
Gülkaynak’ın tanımlaması ile AVM marinacılığına dönüştüğünden sıradan bir
yelkenli teknenin yıllık bağlama masrafı tekne maliyetinin neredeyse % 10’una yaklaşıyor. 2009 yılında her ne kadar amatör teknelerden
alınan MTV kaldırıldıysa da onu ikame
edecek yıllık Bağlama Kütüğü harcı ile KDV ve ÖTV sonuçta tekne sahibine ciddi
maddi külfet yüklüyor. Bu durum
günümüz vatandaşı ‘’homo economicus’’u
yeni çözümlere ve arayışlara itiyor. Devlet bütüncül perspektifte maalesef
denizcileşme idealine uzak durduğundan, tekne alımı ve idamesini devlet bütçesi
için kazanç aracı olarak görüyor ve amatör denizciyi dolaylı olarak
cezalandırıyor. Bu durumda özünde yalın
deniz sevgisi yatması gereken amatör denizci, ekonomik davranışa zorlanıyor.
Kısa ve kestirme yollar bulunuyor. Tam bu noktada karşımıza kişi üzerine değil
de ticari firma üzerine kayıtlı tekne ile yabancı bayraklı ve hatta yabancı
isimli amatör denizci tekne kavramı çıkıyor. Teknesinde yabancı bayrak taşıyan
kişilerle yaptığım görüşmelerden çıkan sonuç şu: ‘’Eğer devlet benim deniz sevgimi
yüksek vergilerle cezalandırıyorsa, ben
de yasalara ve kurallara uyarak deniz sevgim üzerinden devletin beni sömürmesine
izin vermiyorum. Örneğin Amerikan bayrağı ve Delaware limanının ismini teknemin
kıçında taşımak beni de rahatsız ediyor ama deniz sevgim, bu rahatsızlığın
psikolojik sorunlarına galebe çalıyor.
Bundan rahatsız olması gereken devlettir.’’
Yabancı Bayrağın menfi psikosoyal sonucu.
1000 yıllık anavatanımızın kıyılarına aborda/kıçtankara olan ya da mavi vatanda
alargada/seyir halinde olan amatör teknelerimizde Türk bayrağından daha çok
başta Amerikan bayrağı olmak üzere yabancı bayrak var. Peki bu durumdan kim
kazançlı çıkıyor? Doğal olarak başta ABD olmak üzere yabancı bayrak sahibi
devletler. İşte tam bu noktada makalenin başlığındaki sorun bir tokat gibi
suratımıza çarpıyor. Denizcilik gücümüz içinde en önemli yeri tutan deniz
kültürümüz Amerikan veya yabancı diğer bayraklarla süsleniyor. Birbirinden
güzel yelkenli ve motorlu tekneler, AVM kalitesindeki marinalarla
birleşince refah ve mutluluğun somut bir
tablosunu ortaya çıkarıyorlar. Ama tablonun çerçeve ve paspartusunda Türk
Bayrağı yok. Bu tablo karşısında şu soruyu sormadan geçemiyoruz. Ülkemiz işgal
mi edilmiştir? Neden güzellik ve refah Amerikan bayrağı ile bütünleşiyor?
Psikososyal kazanç neden ay yıldıza gitmiyor? Biraz marina sınırları dışına
çıkalım. Yanımızdaki balıkçı barınağına geçelim. O da ne tüm bayraklar Türk.
Zira kabotaj kanunu çerçevesinde yabancı bayraklı tekne balıkçılık yapamaz.
Ancak barınaklar perişan halde. Hurdalık ve eskimişlik her yerde. Ancak Türk
bayrağı da her yerde. Bir yanda Amerikan bayraklı bir cennet marina, diğer
yanda Türk bayraklı geri kalmış bir barınak. Güzel, zengin ve prestijli alan
yabancı bayrağa teslim.
Devlet
Denizcileşmelidir. Devletin denizcileşmesi bu tablonun düzeltilmesi
için şarttır. Sorun Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün vergi oranlarına
bakışı değildir. Sorun devletin denizcileşmeyi isteyip istemediğidir. 15 Temmuz
sonrası yakalanan birlik ruhu içinde devletten bu makale özünde dileğimiz
marinalarımızda ve sularımızda dalgalanan bayrakları millîleştirmesi ve Türk amatör denizcisini bayrak
sorunundan kurtarması; Balıkçı Barınaklarını geliştirmesidir. Bunun zamanı
çoktan gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder