Son Sözü Donanmalar Söyler
İngiltere kaynaklı eski
bir sözdür. ‘’En güçlü büyükelçiler,
donanmalardır’’. Osmanlı Donanması bu gücü sadece 16’ncı yüzyılda Garp
Ocakları Donanması döneminde kullanabildi. Daha sonra sürekli deniz tarafından
yenilgilere uğradı. Buna anavatanın denizden iki ayrı işgali de dahildir.
Cumhuriyet Donanması Mustafa Kemalin eseriydi. Geçmiş hataları tekrar etmedi.
Başta Kıbrıs Barış Harekatı olmak üzere son 95 senede devlete ve Türk halkına
jeopolitik, stratejik ve teknolojik başarılar sundu. Bugün Karadeniz’de
Montreux rejimi son 92 yıldır korunuyorsa; Ege’de 1974 sonrası yaşanan Kıta
Sahanlığı, Karasuları genişliği başta olmak üzere sayıları yediyi bulan sorun
alanlarında arkasına ABD ve AB’yi alan Yunanistan’ın emrivakileri
önlenebiliyorsa, ana caydırıcı faktör donanmamızdır.
Cumhuriyet Donanması: Semper Paratus Balyoz kumpası başta olmak
üzere 2007 sonrası Deniz Kuvvetlerine kurulmadık kumpas kalmadı. Çekilen büyük
sıkıntılara ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sayesinde açığa çıkan FETÖ
işgalinin yarattığı yıkıma rağmen Donanma ateş ve manevra gücünü koruyabildi.
Bugün kadrolarının neredeyse yarısı ile harekata ve harbe daima hazır olduğunu ispat eden bir donanmamız vardır. Belki
kadrolar yüzde yüz değil ama, FETÖ’den arınmanın verdiği güç ile birbirine
güvenle arkasını dönebilen ve canını vardiya arkadaşına gözü kapalı teslim
edebilen kadrolar var. Cumhuriyet Donanması bu zor dönemi yüksek moralle
atlatacaktır. Kuvvet yapısını geliştirmeye devam edecektir. AR/GE ye devam
edecektir. Kurumlar arası rekabet ve zaman zaman yaşanan kurumsal egolara rağmen bu genetik mirası
koruyacaktır. Zira her şey geçicidir. Ama devlet kalıcıdır. Donanma da devletin
ta kendisidir.
Ganbot Diplomasisi. Donanmamızın mavi
vatan çıkarlarımızı korumadaki vazgeçilemez ganbot diplomasisi rolü ve
etkinliğini geçen hafta Doğu Akdeniz’de büyük bir gururla izledik. İtalyan ENI
firması için çalışan Saipen 12000 isimli sondaj gemisi, Türk denizgücünün iradesine
uymak zorunda kaldı. Bu süreç yaklaşık 16 yıl önce başlamıştı. 17 Mart 2002’de
başlayan ilk ganbot diplomasisi uygulamasında Kıbrıs Batısında ilan edilmemiş Türk
Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) Kıbrıslı Rumlar adına araştırma yapan Norveç
bandıralı Northern Access isimli
sismik araştırma gemisi, TCG Giresun firkateynimiz tarafından sahadan sürülmüş
ve Doğu Akdeniz yeni bir döneme girmişti. Benzer müdahaleler devam etti. 2006
yılında Türkiye, Akdeniz Kalkanı
Harekatı ile bu sürme/sahadan çıkarma işlemlerine operatif kimlik
kazandırdı. Türk Donanması durdurulmalıydı. Milli ordu ve donanmanın hükümet,
muhalefet ve meclisin gözleri önünde tasfiye edilme sürecinin kumpas davalar
üzerinden dolu dizgin gittiği günlerden, 15 Ekim 2009’da AB Komisyonu,
Türkiye’nin yıllık değerlendirme raporunu yayınladı. Bu raporda Türk Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı, ismen (Turkish Navy) zikredilerek “Türk Donanması rapor döneminde, birçok kez Kıbrıs Cumhuriyeti için
petrol arayan sivil gemileri engellemiştir” şeklinde şikâyet edildi. Bu
rapora ne Hükümet, ne Muhalefet ne de Yüksek Askeri Komutanlık (Orgeneral ve
Oramiraller) sesini dahi çıkaramadı. (Rapordan 4 ay sonra bu satırların yazarı
ve merhum Amiral Cem Çakmak Balyoz kumpasının Hasdal’daki ilk tutsakları olarak
tarihteki yerlerini aldılar. İlki Doğu Akdeniz stratejisinden; sonraki
harekatın icrasından sorumluydu.)
Doğu Akdeniz Stratejisi Doğrudur. Türkiye üzerinde
oynanan oyun ve kumpasların asıl amaçlarından birisi Irak ve Suriye
parçalanarak Doğu Akdeniz’de limanı olan Kürdistan’ın kurulması; diğeri de Doğu
Akdeniz’de zengin hidrokarbon kaynaklarının ABD, AB ve İsrail kontrolündeki
uluslararası şirketlere gitmesiydi. Türkiye’den 100 bin km2 deniz yetki
alanının çalınması, GKRY’nin hukuksuz şekilde çok geniş bir alanda MEB ilan
etmesi ve yanına Yunanistan, Mısır, Lübnan, İsrail’i alması bu amacın
araçlarıydı. Hükümet bu gidişe daha fazla izin veremezdi. Zira sonuç siyasi ya
da ekonomik değil, jeopolitik idi. Olumsuz sonuçlarının hesabını hiç bir
iktidar, hiç bir siyasi parti ve de hiç bir kimse veremezdi. Üzerine 15 Temmuz
gelince Devlet Refleksi devreye
girdi ve bugünkü duruma gelindi. Bugünkü Doğu Akdeniz stratejisi doğrudur. Bu
stratejinin uygulanmasında Donanmanın rolü kritik ve kilittir.
GKRY Entrikaları Çıkmaz Sokakta. Doğu Akdeniz’de son
bir ayda yaşananlar Giresun firkateyninin 17 Mart 2002 müdahalesinden bu
yana geçen 16 yılın en önemli
gelişmelerini oluşturdu. Öncelikle GKRY, Doğu Akdeniz’de 2004 yılında Annan
Planının Türk halkına ‘’Yes Be Annem’’
mottosu ile dayatıldığı mutlu dönemde yaptığı stratejik MEB ilan hamlesinin,
arkasına İsrail, ABD, AB, Güney Kore ve hatta Katar’ı aldığı halde kendine somut
katma değer yaratamadığını bu ay içinde gördü. Entrikalar ve kendi gücüne
dayanmadan uygulanan stratejiler sonuçsuz kaldı.
Sahamızda Doğal Gaz Bulundu. Kaderin gücü olsa
gerek. Türk MEB’ine tecavüz eden 6 numaralı sahada zengin doğal gaz kaynağının
bulunduğunu ENI firması 8 Şubatta açıkladı. Bu saha aynı zamanda Türk sahası. O
nedenle donanmamız ileri sondaja izin vermedi ve Saipen 12000 geçen haftalarda
6 numaralı sahadan 3 numaralı sahaya gönderildi. Bu saha da KKTC ve Türk kıta
sahanlığı uzantısı üzerinde olduğundan, donanmamız bu bölgeye girişe de izin
vermedi. GKRY, bu sonucu önlemek için her türlü kışkırtma ve yaygaraya başvurdu
ancak, AB ve ABD tarafından yalnız bırakıldı. Zira demokratik değerlere, insan
haklarına, hukuk düzenine ve meşruiyete dayalı yaşam tarzının şampiyonu
olduğunu söyleyen batı, GKRY’nin hukuksuzluklarına artık ortak olamıyor. Bizler
için de artık bıçak kemiğe dayandı.
Derhal MEB İlan Etmeliyiz. 6 numaralı sahada
kaynak bulunması yeni bir durum muhakemesini gerekli kılıyor. Türkiye derhal
MEB sınırlarını ilan etmelidir. Yakın dostlarım Amiral Soner Polat ve Enerji
Uzmanı Dr. Necdet Pamir de yazı ve yorumlarında bu konuyu gündeme getiriyorlar.
Katılmamak mümkün değil. Bu saha, Amiral Cihat Yaycı’nın 2009’da ilk kez
gündeme getirdiği (Güvenlik Stratejileri Dergisi: Sayı 14) Libya ile olan
karşılıklı sahildarlık durumu da göz
önüne alınarak ilan edilmelidir. Zamanı çoktan gelmiştir. Kimse ülkemize savaş
ilan edemez. Unutmayalım denizde vekalet savaşları da olmaz. Denizde çarpışırsa
ulus devletlerin kendileri çarpışır. Orada da son sözü donanmalar söyler.
Donanmamız çıkarlarımızı korumaya her zaman hazırdır. Mavi Vatan da Anadolu’ya güvenlik,
refah ve mutluluk vermeye hazırdır.