Winston
Churchill ve Çanakkale
Bugün Türk
tarihinin en şerefli sayfalarından birisini teşkil eden Çanakkale Deniz
Zaferinin 103. Yıldönümü. Çok güçlü ve şımarık bir istila armadasına,
coğrafyanın, kahramanlığın ve yaratıcılığın orkestrasyonunda denizde verilen
büyük dersin yıldönümü. Tarihsel kelebek etkilerinin ardarda yaşandığı bir
dönemin başlangıcı. 18 Mart 1915 günü boğazı zorlayan armada Nara Burnunu
dönebilseydi bugün bambaşka bir dünyada yaşıyor olacaktık. Rus Romanov hanedanı yıkılmamış, Sovyetler
Birliği oluşmamış, Soğuk Savaş yaşanmamış olacaktı. Çanakkale’de kara harekatına
ihtiyaç kalmayacağından Mustafa Kemal büyük bir kahraman olarak tarih sahnesine
çıkmamış ve dolayısı ile Türkiye Cumhuriyetini kurmamış olabilecekti. Bu kelebek etkisini başlatan en önemli kişi
kimdi? Şüphesiz dönemin Liberal İngiliz Hükümetinde Bahriye Bakanı Winston
Churchil idi.
Chruchill ve Gelibolu Kampanyası. Bugüne kadar İngiltere’nin Kraliyet ailesi ve Amiral
Nelson’dan sonra belki de en ünlü sembollerinden birisi olan Winston Churchill
hakkında dünya çapında gösterime giren 12 sinema filmi ve belgesel yapıldı.
Ancak son iki yılda Churchill ile ilgili arka arkaya iki Holywood filmi beyazperdede
yerini aldı. Bu filmlerin ilki ‘’Churchill’’
(2017 Mart) diğeri de ‘’Darkest Hour’’
(En Karanlık Saat) (2018) isimleri altında seyirci ile buluştu. Bu arada 2017
sonunda vizyona giren ‘’Dunkirk’’ isimli
belegesel benzeri sinema filmi de Churchill’in ünlü konuşması ile bitiyor. Her
üç filmin de Brexit sonrası dönemde
yapılmış olması dikkatlerden kaçmıyor. Söz konusu filmleri siyasi tarih
ve askeri strateji gözlüğü ile izledim. İkinci Dünya Savaşında yaşananları
dramatik şekilde ve dijital teknolojinin tüm olanaklarını kullanarak anlatan bu
filmlerin tarihsel gerçekliğe sadakatini tartışmak ayrı bir yazı konusu olur. Örneğin
‘’Churchill’’ isimli 2017 filmi, onu
küçük düşürmesi nedeniyle büyük tartışmalar yarattı.
Gelibolu Kampanyasının Belirleyiciliği. Churchill’i İkinci
Dünya Savaşındaki Başbakanlığı döneminde anlatan iki filmde de gözlenen gerçek, Birinci Dünya
Savaşındaki Gelibolu kampanyasının yani Çanakkale Savaşlarının aradan geçen 29
yıla (1915-1944) rağmen İkinci Dünya Savaşının zor anlarında Baibakan
Churchill’de yarattığı büyük travmanın öne çıkarılmış olmasıdır. ‘’Churchill’’ isimli filmde Normandiya
çıkarmasına açıkça karşı çıkan ve adeta yapılmaması için Amerikalı Başkomutan
Orgeneral Eisenhower ve İngiltere Kralı
VI George’a kafa tutan ve bu tutumu film boyunca devam ettrien bir Churchill
işlenmiş. Harekattan bir gece önce yatağı başında Saldırı gününde (D Day) fırtına çıkması ve Operation Overlord
(Normandiya Çıkarması)’nın tehir edilmesi için Tanrıya yalvaran bir Başbakan
görüyoruz. Bu bir film. Ancak Churchill’in
hatıratında (Memoirs) yazdığı gerçek düşünceleri de şöyle:
‘’Ben ABD ile ortaklaşa Kanal’da (Manş
Denizi) doğrudan cephesel bir saldırı harekatına daima istekliydim...Bunun çok
ağır ve tehlikeli bir macera olacağını biliyordum. Birinci Dünya Savaşının
büyük saldırılarında kan ve insan hayatı ile ödediğimiz korkunç bedel aklıma
kazınmıştı.’’
Geliboluda Ödenen Büyük Bedel. Chruchill haklıydı. Söylediği korkunç bedel Normandiya’da
icra edilen amfibi harekatın modern askeri tarihteki ilk uygulaması olan
Gelibolu yarımadasında çok ağır ödenmişti. Müttefikler ilk darbeyi 18 Mart 1915
günü batan 3, ağır yaralanan 3 ve
harekattan sakıt kalan 3 gemi ile almıştı.
İngiltere’de Gelibolu Kampanyasının mimarı Churchillin Bahriye Bakanı
olduğu liberal Asquith hükümeti 18 Mart faciasından 2 ay sonra 25 Mayıs 1915’
de istifa etmek zorunda ve muhafazakar parti ile koalisyona mecbur kalmıştı. Denizden geçilemeyince karadan bir istilaya
karar verilmiş ve bu macera da hezimetle sonuçlanmıştı. 25 Nisan 1915 ve 6 Ocak
1916 arasındaki 9 ayda Gelibolu yarımadasındaki kara harekatında 29 bin İngiliz ve İrlandalı ile 11 bin Avustralyalı ve Yeni Zelandalı asker
dâhil yaklaşık 58 bin müttefik askeri hayatını kaybetmişti. Bu felaket de
Asquith liderliğindeki hükümetin düşmesine neden omuş ve Lloyd George
Başbakanlığında muhafazakarlar iktidara gemişti. Churchill, tabur komutanı olarak Yarbay rütbesinde orduya
geri dönmüştü. Ama en kötüsü İngiliz maliyesinin durumuydu. Amerikan
bankerlerine olağanüstü boyutlarda borçlanmışlardı. Güneşin batmadığı
imparatorluk neredeyse askerlerin maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelmişti. Gelibolu
felaketinden sonraki dönemde Sterlin % 67 değer kaybetmişti.
Churchill ve Nusret’in Mayınları. Gelibolu Kampanyası onun mimarı Churchill'in kariyerinde
uzun yıllar kötü bir iz bıraktı. Büyük bir askeri bozgunun sorumlusu olarak
görüldü. Bizim için de, "Ben size taarruzu değil, ölmeyi
emrediyorum" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük zaferi olarak öne
çıktı. Churchill’in vicdanı Gelibolu’da kaybedilen askerlerin ruhları altında
ezildi. Churchill savaştan 15 yıl sonra büyük bozgunu Nusretin 26 mayınına
bağlayan şu demeci bir Fransız Dergisine verdi. (la Revue de Paris 1.8.1930)
‘’...Nusret gemisinin gizlice döktüğü bu 20
demir kap, harbin devamı ve dünyanın geleceği bakımından, diğer bütün
gayretlerden daha mükemmel ve daha kesin sonuçlu hedeflere varmak içindi. Bu
engel, ingilizler tarafindan başarı ile başlanmış olan Çanakkale harekâtını
durduran bir takım psikolojik karışıklıklar doğurdu. Yalnız başına bu engeldir
ki, Çanakkale'nin geçilmesini önledi; ve gene bu engeldir ki, Türkiye'yi bir
bozgundan kurtardı ve harbi uzattı. Bu yüzden, mağluplar kadar muzaffer Avrupa
da sarsıldı. Kemiklerini Fransa, Belçika, Polonya, Galiçya, Balkanlar,
Filistin, Suriye ve Kuzey İtalya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan,
düşmanlarının kurşun ve gülleleriyle değil, 18 Mart sabahı Çanakkale'nin
kuvvetli akıntısı altında, ağırlıklarına bağlı bulundukları tel halatları
üzerinde gerili duran 20 demir kap yüzünden yok olup gitti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder